Bizden Haberler

Broşür Resimleri

 
 
 

 

•  İNEBOLULU BİR YAZARIN İKİNCİ ROMANI: BEYZA…

29/08/2018


İNEBOLULU BİR YAZARIN İKİNCİ ROMANI: BEYZA

İnebolulu Ali Osman Kırksekizoğlu (Saatçi) (Asıl adı Osman Saatçi Kırksekiz,1891-1952) ilk romanı Beyza’yı 1933 yılında bitirmiş, ancak baskısı 1938 yılında İstanbul’da Kader Basımevinde yapılmış Romanın kapağında Eser 2, 1932 tarihleri okunuyorsa da sonundaki bitiriş tarihi 22 şubat 1933/Akşehir. 234 sayfalık bir roman. Yazarın akrabalarından TDK Uzmanı Beyza Gültekin ve İnebolulu Salih Uzun’dan dinlediğim hayat hikayesi ne göre, romanın omurgasını yazarın yaşadığı olaylar oluşturmaktadır.
Roman, 1908-1910 yılları arasındaki iki yıllık bir zaman dilimindeki olaylar çerçevesinde kaleme alınmış olup 1915 Çanakkale Savaşları’nda kahramanının şehitlik mertebesine erişmesiyle son bulmaktadır. Dünyada eşine rastlanılmayan, yaşadığına inanılmayacak derecede huy ve fizikçe güzel Beyza ile İnebolulu saatçi ustası ve başarılı lise öğrencisi Hami arasındaki saf aşkın bir faciayla sonlanması okuyucuyu sarsmakta.
Beyza, 1908 İnebolu’sunu tasvirle başlıyor. O tarihte İnebolu’daki dinî ve sosyal hayat, azınlıkların ticarete hakim olmaları, Rus ve İtalyan Konsolosların faaliyetleri, Rumların Pontus Devleti kurma girişimleri, Osmanlı yönetiminden memnun olmayanlar, memnunlar, öne çıkan şahsiyetler bir bir anlatılıyor. Romanın kahramanlarından Hami İnebolu’da saatçi Hacı Ali Osman Efendi’nin oğludur. Hamidiye Medresesi ve Rüştiyede iyi bir eğitim almış, babasından Arapça öğrenmiştir. Üç aylarda İstanbul’dan İnebolu’ya ders vermeye gelen Hacı Ziya Efendi’nin söylediklerinden çok etkilenmiştir. Aşık Çeşmî Baba da Hami’nin beğendiği bir halk şairidir.
Hacı Ali Osman Efendi, saat tamirciliğini öğrenen oğlunun Mısır’da El Ezherde okuyup ünlü bir din Alimi olmasını istemektedir. 18 yaşına yakın Hami, vapur la İnebolu’dan ayrılır. İstanbul’dan İskenderiye’ye oradan da Kahire’ye gidip El Ezherde eğitime başlar. Babasının verdiği para kısa sürede biter. Bir saat tamircisinin önünde dururken, yanlış tamiri görüp müdahale eder. İngiliz müdürün işlettiği dükkanda kendisine iş verilir. Bir İngiliz hanımın evine pansiyoner yerleştirildiği gibi İngiliz lisesinde okumaya başlar. Zekası ve çalışkanlığıyla gerek iş hayatında gerekse okulda herkesin takdirini kazanır. Paşa oğlu Kamilî ve İstanbul’da tıp öğrenimi görmüş Dr. Abdüssamed’le dost olur. Onların da desteğiyle Kahireli milyoner iş adamı Abdülhay Nadi, eşi Zübeyde Hanım ve 13 yaşındaki kızları Beyza ile tanışır. Aile, Hami’yi soylu bir ailenin oğlu görüp kızlarıyla arkadaşlık etmesini hatta evlenmesini ister. Beyza, yeryüzüne inmiş bir melek derecesinde, hem huy hem de vücut güzelliğiyle herkesi kendine hayran bırakmıştır. Bir İngiliz mürebbiye tarafında yetiştirilmiştir.
Beyza’nın dayısı ise İstanbul’da hukuk öğrenimi görmüş bir Türk’tür. Hami’yi çok sevmiş, her zaman desteklemiştir.
Hami ve Beyza arasındaki aşk günden güne alevlenir. Hami, Beyzaların malikanesi ne taşınır, ancak lise öğrenimi ve saat tamirciliğini sürdürür. Nikah merasimlerinde Kahire’nin İngiliz Valisi de hazır bulunur.İki sevgili, nikah sonrası düğünü beklemeden birbirlerine kavuşurlar. 35 ay sonra Beyza’nın hamile olduğu haberi, aileyi mutluluğa boğar. Hami, İnebolu’daki aile sine bir türlü evlendiğini duyuramamıştır. Çünkü, babası onun El Ezherde okuduğu nu sanmaktadır.
Hami’nin can dostu Kamilî, Mısırlı bir fahişeye aşık olmuştur. Ondan kaptığı mikropla vereme yakalanıp ölür. Bu olay Hami’yi çok sarsmıştır. Bu sarsıntıyı atlatmaya çalışırken bu defa hamile eşi bahçedeki büyük havuza düşmüş, başı fıskiyenin mermerine çarparak delinmiş ve yedi gün sonra ölmüştür. Bu feci olay sonucu baba felç geçirmiş, anne aklını oynatmıştır. Damat Hami, kayınpederini Avrupa hastanelerinde tedavi ettirmeye çalışmışsa da Abdülhay Nadi 1910 yılında Weimar’da son nefesini vermiştir. Anne Zübeyde Hanım ise Londra’da bir Ruh/Akıl Hastalıkları Hastanesin de 1914 yılında kızının yanına gitmiştir.
Gelelim Hami’ye. Kayınpederinin ölümün den sonra İstanbul’a dönmüş, İstanbul da Darülfünunu Üniversitesinde yüksek öğrenimini tamamlayıp 1914’te mezun olmuşken dini bir anda Çanakkale Savaşı’nda buluvermiştir. şehitlik mertebesine ulaşan Hami’nin acıları böylece onurlu bir ölümle dinmiştir.
İki kitap şeklinde planlanan romanın birinci kitabı (s.261) tamamen İnebolu’yla ilgilidir. Üslup ve dil usta bir romancı düşüncesini uyandırmaktadır. Ali Osman Bey’in hiç evlenmeyerek hayatını kardeşlerine ve yeğenlerini yetiştirmeye adaması Kahire’deki yaşanılanların tamamen gerçek olduğunu hatırlatmaktadır. Romancının hayatını, İnebolu’daki akrabaları vasıtasıyla araştırmayı sürdürüyoruz... Nadir Kitap’ta romanın 50 liraya satıldığını görünce, değerlendirmesinde yanılmadığımı gördüm ve çok sevindim... Romanın edebî tahlillerini bir başka yazımızda yapacağız...
 


 

 

 

 

 

 

 

 

Web Tasarım  Ayra Bilgisayar