İNEBOLULU BİR YAZARIN İKİNCİ ROMANI: BEYZA
İnebolulu Ali Osman Kırksekizoğlu (Saatçi) (Asıl adı Osman Saatçi Kırksekiz,1891-1952)
ilk romanı Beyza’yı 1933 yılında bitirmiş, ancak baskısı 1938 yılında
İstanbul’da Kader Basımevinde yapılmış Romanın kapağında Eser 2, 1932 tarihleri
okunuyorsa da sonundaki bitiriş tarihi 22 şubat 1933/Akşehir. 234 sayfalık bir
roman. Yazarın akrabalarından TDK Uzmanı Beyza Gültekin ve İnebolulu Salih
Uzun’dan dinlediğim hayat hikayesi ne göre, romanın omurgasını yazarın yaşadığı
olaylar oluşturmaktadır.
Roman, 1908-1910 yılları arasındaki iki yıllık bir zaman dilimindeki olaylar
çerçevesinde kaleme alınmış olup 1915 Çanakkale Savaşları’nda kahramanının
şehitlik mertebesine erişmesiyle son bulmaktadır. Dünyada eşine rastlanılmayan,
yaşadığına inanılmayacak derecede huy ve fizikçe güzel Beyza ile İnebolulu
saatçi ustası ve başarılı lise öğrencisi Hami arasındaki saf aşkın bir faciayla
sonlanması okuyucuyu sarsmakta.
Beyza, 1908 İnebolu’sunu tasvirle başlıyor. O tarihte İnebolu’daki dinî ve
sosyal hayat, azınlıkların ticarete hakim olmaları, Rus ve İtalyan Konsolosların
faaliyetleri, Rumların Pontus Devleti kurma girişimleri, Osmanlı yönetiminden
memnun olmayanlar, memnunlar, öne çıkan şahsiyetler bir bir anlatılıyor. Romanın
kahramanlarından Hami İnebolu’da saatçi Hacı Ali Osman Efendi’nin oğludur.
Hamidiye Medresesi ve Rüştiyede iyi bir eğitim almış, babasından Arapça
öğrenmiştir. Üç aylarda İstanbul’dan İnebolu’ya ders vermeye gelen Hacı Ziya
Efendi’nin söylediklerinden çok etkilenmiştir. Aşık Çeşmî Baba da Hami’nin
beğendiği bir halk şairidir.
Hacı Ali Osman Efendi, saat tamirciliğini öğrenen oğlunun Mısır’da El Ezherde
okuyup ünlü bir din Alimi olmasını istemektedir. 18 yaşına yakın Hami, vapur la
İnebolu’dan ayrılır. İstanbul’dan İskenderiye’ye oradan da Kahire’ye gidip El
Ezherde eğitime başlar. Babasının verdiği para kısa sürede biter. Bir saat
tamircisinin önünde dururken, yanlış tamiri görüp müdahale eder. İngiliz müdürün
işlettiği dükkanda kendisine iş verilir. Bir İngiliz hanımın evine pansiyoner
yerleştirildiği gibi İngiliz lisesinde okumaya başlar. Zekası ve çalışkanlığıyla
gerek iş hayatında gerekse okulda herkesin takdirini kazanır. Paşa oğlu Kamilî
ve İstanbul’da tıp öğrenimi görmüş Dr. Abdüssamed’le dost olur. Onların da
desteğiyle Kahireli milyoner iş adamı Abdülhay Nadi, eşi Zübeyde Hanım ve 13
yaşındaki kızları Beyza ile tanışır. Aile, Hami’yi soylu bir ailenin oğlu görüp
kızlarıyla arkadaşlık etmesini hatta evlenmesini ister. Beyza, yeryüzüne inmiş
bir melek derecesinde, hem huy hem de vücut güzelliğiyle herkesi kendine hayran
bırakmıştır. Bir İngiliz mürebbiye tarafında yetiştirilmiştir.
Beyza’nın dayısı ise İstanbul’da hukuk öğrenimi görmüş bir Türk’tür. Hami’yi çok
sevmiş, her zaman desteklemiştir.
Hami ve Beyza arasındaki aşk günden güne alevlenir. Hami, Beyzaların malikanesi
ne taşınır, ancak lise öğrenimi ve saat tamirciliğini sürdürür. Nikah
merasimlerinde Kahire’nin İngiliz Valisi de hazır bulunur.İki sevgili, nikah
sonrası düğünü beklemeden birbirlerine kavuşurlar. 35 ay sonra Beyza’nın hamile
olduğu haberi, aileyi mutluluğa boğar. Hami, İnebolu’daki aile sine bir türlü
evlendiğini duyuramamıştır. Çünkü, babası onun El Ezherde okuduğu nu
sanmaktadır.
Hami’nin can dostu Kamilî, Mısırlı bir fahişeye aşık olmuştur. Ondan kaptığı
mikropla vereme yakalanıp ölür. Bu olay Hami’yi çok sarsmıştır. Bu sarsıntıyı
atlatmaya çalışırken bu defa hamile eşi bahçedeki büyük havuza düşmüş, başı
fıskiyenin mermerine çarparak delinmiş ve yedi gün sonra ölmüştür. Bu feci olay
sonucu baba felç geçirmiş, anne aklını oynatmıştır. Damat Hami, kayınpederini
Avrupa hastanelerinde tedavi ettirmeye çalışmışsa da Abdülhay Nadi 1910 yılında
Weimar’da son nefesini vermiştir. Anne Zübeyde Hanım ise Londra’da bir Ruh/Akıl
Hastalıkları Hastanesin de 1914 yılında kızının yanına gitmiştir.
Gelelim Hami’ye. Kayınpederinin ölümün den sonra İstanbul’a dönmüş, İstanbul da
Darülfünunu Üniversitesinde yüksek öğrenimini tamamlayıp 1914’te mezun olmuşken
dini bir anda Çanakkale Savaşı’nda buluvermiştir. şehitlik mertebesine ulaşan
Hami’nin acıları böylece onurlu bir ölümle dinmiştir.
İki kitap şeklinde planlanan romanın birinci kitabı (s.261) tamamen İnebolu’yla
ilgilidir. Üslup ve dil usta bir romancı düşüncesini uyandırmaktadır. Ali Osman
Bey’in hiç evlenmeyerek hayatını kardeşlerine ve yeğenlerini yetiştirmeye
adaması Kahire’deki yaşanılanların tamamen gerçek olduğunu hatırlatmaktadır.
Romancının hayatını, İnebolu’daki akrabaları vasıtasıyla araştırmayı
sürdürüyoruz... Nadir Kitap’ta romanın 50 liraya satıldığını görünce,
değerlendirmesinde yanılmadığımı gördüm ve çok sevindim... Romanın edebî
tahlillerini bir başka yazımızda yapacağız...
|