İNEBOLULU SARI RECEP HAKKINDA YENİ BİLGİLER BELGELER: V
Türk halk müziğinin emektarlarından, İnebolulu mahallî sanatçı iken Ankara
Radyosunda 1946’da kurulan “Yurttan Sesler Topluluğu”nun ilk bağlama sanatçısı
olarak atanan, ancak öncesinde 1939 yılından itibaren programlara katılan “Sarı”
lakaplı Recep Güray’ın askerden döndükten sonra Ankara’ya göç ettiği 19231938
yılları arasında İnebolu’da yaşadığı hayatı hep merak etmişimdir. Bu dönemde
yaşamış, en azından 2025 yaşları nda iken Sarı Recep’i tanımış bir İnebolulu sağ
olsaydı bugün 100115 yaşlarındaydı. Bunun imkânsızlığı meydandadır. Bu sebeple,
babasından, çevresinden duyduklarını aktaranlarla yetiniyoruz.
1941 doğumlu, Etibank’tan emekli İnebolulu memur Mehmet Galip Gültekin, Sarı
Recep’i görüp konuşan nadir İnebolululardan biri. Ankara’da yaşıyor. Ricam
üzerine Sarı Recep’le ilgili bildiklerini yazıp 5 Temmuz 2018 tarihinde kızı TDK
uzmanı Beyza Gültekin vasıtasıyla bize gönderdi. Gönderdiklerinden bir bölümünü,
hemşehrilerimizin bilgisine sunarken, kendisine çok teşekkür ediyoruz...
“İnebolu’da bir kahvesi bir de dükkânı varmış. Dükkânında çalgı yapar, bağlama
dersi verirmiş. Bağlamasını ve kemanesini (İstanbul kemençesi) kendisi yapmış,
bunun için dut ve erik ağaçlarını tercih etmiştir. Bağlama ve kemanenin
tellerini bağırsaktan, yayın kıllarını at kuyruğundan, reçinesini ağaçların
zamkından, mızrabını kiraz ağacının kabuğundan yapmıştır.
Her ay Halkevinde (İnebolu Türkocağı binası) bir konser verirmiş. Bir konserinde
İnebolu’nun ileri gelenlerinden birinin taksim isteği üzerine, çorabından
çıkardığı bir yayı ve bağlamayla bir taksim yapmış, bu olay çok konuşulmuştur.
Davulcu, zurnacı, kemaneci ve köçekten oluşan Meytar ekibiyle ve Kılıvan denen
düğün çalgıcı ve türkücüleriyle ayrıca ilgilenmiştir.
Babasının mesleği oluşu ve İnebolu’da yapılan gemiler, takalar, sandallar
dolayısıyla denizi ve denizciliği seven Sarı Recep;
“Çikirik çakarak, çikirik çakarak makara çekeriz”, “Heyamola, Yessa” türkülerini
de radyoya taşımıştır. “Gemilerde talim var” eseri kendisine aittir. Tehdit
almasına rağmen okuduğu “Çifte çıkar martinimin dumanı (Sisli Kaya/Topal Salim
Havası), Beni de vuran zalim amcam oğlu” ağıtı bir olayın aydınlanmasına vesile
olmuştur.
İnebolu’da ortaokulu bitirince konservatuvarın tiyatro bölümü imtihanına girmek
için 1957 yılında Ankara’ya gelmiştim. Babam İnebolu’da dükkân komşuluğu yaptığı
Sarı Recep’i görmemi istemişti. Radyoevine ziyarete gittim. Radyoevinin giriş
kapısının sağ iç bölümündeki odada bir bant doldurduğunu gördüm. O devirde,
Türkiye’de piyasada bant, kaset yoktu. Ellerinden öpüp babamın selamını
söyledim. Beni kokladı, çok mutlu oldu, sevindi. Bana çay ikram etti. O sırada,
elinde kemanıyla genç bir sanatkâr geldi.
‘Başkanım kemanımı akort edemiyorum.’ dedi. Sarı Recep, kemanı alıp bir çakıyla
anahtarı kazıyıp akort ettikten sonra la teli üzerinde güzel bir yay çekip
kemanı genç sanatkâra teslim etti. Onun misafiri olduğum 50 dakika içinde udcu,
bağlamacı devam etti, hepsini oturduğu yerden tamir etti. ‘Bana öldüğümde
kullansınlar diye bant yaptırıyorlar.’ dedi. Ben kendisine konservatuvarda
tiyatro bölümü imtihanına gireceğimi söyledim. Bana; ‘Beni konservatuvarda pek
tanımazlar ama Aclan Sayılgan’a selamlarımı söyle’ dedi. Sohbetimizden sonra
ellerini öpüp veda ettim.
Konservatuvarda Aclan Sayılgan’ı bulup Sarı Recep’in selamlarını söyledim. Beni
sanki padişah gelmiş gibi karşıladı, çok iltifat etti. Tiyatro imtihanı için
hazırladığım eserleri çok beğendi. Beni çalıştıracağını söyleyip Kızılay’daki
Beşinci Sahne tiyatrosunda bir hafta kadar çalıştırdı. İmtihana girip kazandım
ama torpil olmadığı için okula alınmadım. Aclan Sayılgan bana Ankara’da kalırsam
tiyatroda rol verebileceğini söyledi. Sarı Recep’in Aclan Sayılgan’ın çevirdiği
Karanlık Dünya/Âşık Veysel’in Hayatı filminin müziklerini yaptığını öğrendim.
Teşekkür edip ayrıldım. [Filmle ilgili afişte; Yönetmen Metin Erksan, müzik
Orhan Barlas gözükmektedir. Sarı Recep, Aclan Sayılgan’ın tavsiyesiyle bazı
türküleri çalmış, söylemiş olmalıdır.]
Sarı Recep’in Ankara’ya geldiği 1938 yılında dağarcığında 100 civarında
Kastamonu’ya, 400 civarında da ülkemizin değişik yörelerine ait olmak üzere 500
civarında eser (türkü, şarkı vb.) olduğu biliniyor. 30 kadar eseri olduğu
bilinen Hoca, bazı eserlerini ‘Çayırda buldum seni,
Elinde ziller, Gıydıvan’ın Kızları’ gibi İnebolulu Orhan Dağlı ve bazı
sanatkârlara vermiştir.
Kastamonu’da eskiden kaçak eğlence yerleri işletenler [oturak düzenleyenler]
bölgenin hâkim yerine bir gözcü yerleştirirlermiş. Gözcü, zabıtalar gelirken
münasip bir sesle ‘geliyalla’ diyerek haber verir. İşletmeci tedbirini alır.
Zabıtalar bölgeden gidince gözcü bu defa ‘gidiyalla’ diye işletmeciye haber
verir. Sarı Recep, bu söylemi, bazı programlarda kullanmış ve çok beğenmiştir.
Bu güzel anısı ve verdiği, bir bölümü efsaneleşmiş bilgiler dolayısıyla Mehmet
Galip Gültekin’e bir kez daha teşekkür ederiz...
|